Kız arkadaşlarımın yarısı boşandı. Diğer yarısı evlenmedi.
O yarının yarısı, hiç evlenmeyi istemiyor. İstemeyenlerin yarısı da sadece çocuk sahibi olmak istediği için evliliği tercih edeceğini söylüyor.
Ortalık karışık anlayacağınız!
Erkek arkadaşlarımın yarısından çoğu boşandı. Evli olanların yarısı mutsuz olduğunu ancak çocuklar için devam ettirdiğini söylüyor.
Diğer yarısı zaten evli gibi değil. Bu gece barda, gönlüm hovarda dolaşıyor.
Hiç evlenmemiş olan azınlıktaki erkek arkadaşlarım ise, daha önce evlenmiş olan hemcinslerinin anlattıklarından korkuyor.
Kör kütük aşık olmazlarsa, evlenmeyi akıllarına bile getirmeyeceklerini söylüyorlar.
Burası daha da karışık!
Boşananların neredeyse hepsinin çocukları var. Bazısı ikinci evliliğini yapıp, ondan da bir çocuk sahibi olduktan sonra, evliliğin kendisine uygun olmadığını söyleyecek kadar geniş.
Bunu ilkinde anlayamayacak kadar düşük seviyede bir zekaya mı sahip olduğunu sorduğumda, pişkince gülümsüyorlar.
Demek ki, bu kısımda karışıklıktan çok yüzsüzlük var.
Herkes aynı şeyin derdinde,
adam gibi adam; kadın gibi kadın
arayışı hala sürüyor.
Ben bu tabirlere çok sıcak bakmadığım için, duyduğumda da yüzümde garip bir ifade oluşuyor.
Herkesin sevdiği ve istediği nitelikler bu kadar farklıyken, nasıl oluyor da herkes aynı şeyi ister gibi davranabiliyor, anlayamıyorum!
Bu konu da karışık!
Gelip bizi kurtaracak prens hayalini rafa kaldıramadık. Erkeklerde, hayallerindeki kadının aslında yaşamadığını anlayamadılar.
Arayış tüm hızlıyla ilerliyor.
Saklanmayan hala ebe oluyor!
İlişkisinde çok mutlu olduğunu söyleyen çiftlerin sayısı elin parmağını geçmiyor.
Platonik aşk, yaralı aşık, hiç sevmemiş olanlar, bu gece birlikte olalım yarın unuturuz diyenler, bekleyenler, gelmeyenler, zaten aşk yok diyenler, inanalar, inanamayanlar, ilişkisindeki sorunları görmemekte ısrar edenler, ayrılmaya cesareti olmayanlar, eziyet çekenler, gününü gün edenler, -mış gibi yapanlar, sevdiğini zannedenler, acemiler, tecrübeliler, ilişkileri para kaynağı olarak görenler, kendini tanımayanlar, kendini sevmeyenler, hep sorunlu ilişkilere mıknatıs gibi çekilenler, sevgilisi varmış gibi duranlar, en iyisi elimdekidir diyip kaderine razı gelenler, bir daha sevmemeye yemin edenler, daha önce yemin edip sonra sözünden dönenler, vurdum çayıra Mevlam kayıra diyenler,
burası cehennemden bile karışık!
( Bu arda cehennemin ne kadar karışık olduğunu bilmiyorum, o ayrı! )
Sonuç itibariyle, konu aşk, sevgi ve ilişkiler olunca, herkesin kafası dağılmış.
Aslında huzur ve sevgi peşindeyiz, kimi bunu cesaretle itiraf ediyor; kimi ilişkilerin oyunlarına bayılmış, öyle akıp gidiyor.
Kimin eli, kimin cebinde belli değil!
Yani, kim akıllı, kim deli, bu düğümü kim çözmeli?