Çoğumuz atıyla aynı gözlüğü takmış bir süvari gibi hızla geçip gideriz hayatlarımızın içinden.
Önümüze bakarız sadece, yüksek hızda seyrettiğimiz için her şey arkada kalır.
Bütünümüzü oluşturan binlerce ayrıntıyı göremeyiz. hayatımızı belirleyenler anlaşılamadan arkamızda kaldıkça geleceğimizde belirsizleşir.
Geçmişimizin ayrıntıları silikleştikçe hangi kararımızı, hangi gerekçelerle aldığımızı algılayamayız. başımıza gelen işlerin nereden yola çıktıklarını bunlarda bizim payımızın ne olduğunu çözemeyiz.
Hızla geçerken hayatlarımızın içinden, durup dinlenmeye, neyi neden yaşadığımızı anlamaya fırsatımız olmuyor sanki.
Hangi anımızın sadece anı olarak kalmadığını, geçmişimizin bıraktığımızı sandığımız şeylerden hangilerinin bizi bir gölge gibi takip ederek, şimdiki zaman kararlarımızı etkilediğini bilmiyoruz.
Geçtiğimiz her yerde bizden parçalar bulunuyor. kişiliğimizin parçaları bunlar , yaptıklarımız, yapamadıklarımız, pişmanlıklarımız, keşkelerimz, tasalarımız, sevinçlerimiz, acılarımız var geçtiğimiz yollarda.
Ama bakamıyoruz sanki onlara. kaçarcasına geçiyoruz yanlarından , sanki bize ait değillermiş gibi davranıyoruz. Kendimizden kaçarsak başka bir yere, kendimizin olamadığı bir yere varacağımızı sanarak, dört nala sürüyoruz atlarımızı. Birliğini kaybetmiş, acemi ve savaşmak yerine son hızla kaçmaya çalışan bir süvari gibi.
Ve günün birinde soluğumuz tükeniyor. ya da geçilmesi olanaksız bir yere varıyoruz ve orada dönüp arkaya bakmak gerektiğini hissediyoruz ama yapamıyoruz bunu çoğu zaman.
Korkuyoruz çünkü , kendimize hesap sormaktan, onca saçmalığı neden yaptığımızı kendimize itiraf etmekten korkuyoruz.