Dost sohbetlerinde andım seni bugün.
Cümlelerim yettiğince çınlattım kulaklarını.
İyiyi söylemek varken kötüyü seçtim bu gece.
Ne çok birikmişlik varmış içimde.
Sen ve kötü yakışmadınız bir birinize.
Sonra düşündüm;
Yakışmayan kimdi?
Ya da kim neye yakışmıyordu?
Sanki sen yakış mıydın bendeki bu aşka?
Yakıştıramaz oldum seni kötüyle yan yana
Anlattıkça bitecek sandığım öykülerimiz konuştukça daha da uzadı
ve ben nokta koyamadım hikayeme.
Oysa! sen noktalamıştın ömrümü çekip giderken.
Yarım kalan hikayemi tamamlayamadım.
Hadi söyle bana yar?
Kahramanı olmayanı bir hikayede nasıl biter final?
Bir kitap yazacak kadar çok cümlelerim vardı sana dair
Şimdi sen öykünün ortasında çekip gidiyorsun ve bitir diyorsun..!
Biter bu kitap bu gitmelerle..!
Belki sayfaları eksik kalır belki sonuna üç nokta konur cümlelerin.
Ama dedim ya bu gitmeye sadece bitmek yakışır.
Cümleler biter
Öykü biter
Kitap biter
Ben biter!
Ve güneşli bir İstanbul sabahı girdiğin sahaflar çarşısında
cezbedecek bir kitabın rengi seni
Tıpkı bir zamanlar benim seni cezbettiğim gibi.
Eline alıp sayfaları karıştırdıkça şaşkınlığa kapılıp
oradan kaçmaya çalışacaksın.
Tıpkı arkana bile bakmadan benden kaçtığın gibi.
Aklında sadece o sahaflar çarşısındaki
seni cezbeden kitabın başlığı kalacak
”Sen gittin
Öykü bitti
Kitap bitti
Ben bittim”