Yıllar önceydi,çok sevdiğim bir arkadaşımı ziyaret etmek için gitmiştim o mezarlığa.Ziyaretim sona erdi ve mezarlıktan çıkmak üzere kapıya yönelmişken gördüm o mübarek insanı,eli öpülesi anayı…
Üzerinde Türk bayrağı asılı bir şehit mezarı,yan tarafına oturmuş onunla konuşan yaşlıca bir kadın.Hafif ağlamaklı…Oğlunun fotoğrafı ve küçük bir kahvaltı sofrası.
Yaklaştım ona.Daha ben birşey demeden “gel evladım çay iç” dedi.Oturdum yanına.Eşarbının kenarından çıkan kır saçlarını içine soktu tez tez. Yanında getirdiği termostan bir bardak çay koydu ,şekerini atıp verdi bardağı.Buyur dedi sofraya işaret edip,buyur…
Sonra başladı dertli dertli anlatmaya ;
şehit oldu kuzum.Düğün dernekle gönderdim peygamber ocağına,tabutla ,mevlitlerle geldi ansının kucağına .Ah kuzum pek severdi benimle kahvaltı yapmasını,her sabah gelirim oğlumla kahvaltı yapmaya.Vatanına kurban oldu benim kuzum.mekanı cennet oldu benim kuzumun ,başımı yere eğdirmedi benim kuzum.allah ondan razı olsun hayırlı evlat böyle olur,ölümü bile nurludur…….
Birden başladı hüngür hüngür ağlamaya,mezar taşını okşayarak.Ağlamaklı oldum,kalkıp kaçmak istedim bir an.ben o kadının acısına dayanamazken, o nasıl dayanıyordu bu acıya.nasıl kaldırıyordu bu yükü tek başına… Dayanıyordu çünkü o Türk anasıydı.Çünkü o şehit anasıydı…