Bir tilki kadar kurnaz,
Çakal kadar zalimsin.
Acımanı istemem.
Tut diye uzanan ellerim çekik,
Uzatsan eline varmaz elim,
Tut, diyemem.
Şu an bir kere daha anladım,
Yoksun artık.
Yokluğuna alışan gönlümde.
Sebebini bilmediğim bir his,
Senden uzaklaşmamı isteyen bir gönül,
Bilmediğim maceralar önümde…
Ormanda yürüyorum.
Engebeler arasında çalı çırpı değer,
Karanlıkta gözlerime.
Sımsıkı kapatırım,
Börtü böcek girmesin diye.
Kalbimi yoklara örttüğüm gibi.
Ormanda yürüyorum, nerede ne var bilmeden.
Aşinası olmadığım yerlerde geziyorum.
Önüme çıkan vahşet dolu yüreğiyle varlıklar.
Serçeden korkak yüreğim palazlanırken,
Nerede ne var bilmiyorum, bilmeden…
Kırkıncı gününü dolduran bir bebek kılavuz.
Bir haylaz çingeneden alırım haberini, yalan-gerçek.
İstikameti nereye bilinmez hayatın.
Bir virânede çöreklenip kalma da var kaderde…
Bir bayram gününde, her yerden ve her şeyden uzak.
Ağıtlarım yayılır etrafa sere serpe duygularımla.
Tükenen mecalimi bir nefesle toparlamak isterim.
Seslerim ulaşmaz dağlardan ses veren sese.
Türkülerim biçim alırken dudaklarımda.
Bilemem sessizliğimdeki sesimin kırıklığını.