Ağlama Duvarı
Ben her gece
Seni sakladım yastığımın altında
Ve gülünce
Düşlerimi biriktirdim göz bebeklerimde
Sense bırakıp gittin bu aşkı bir sabah
Ölüm döşeğinde
Oysa
Ağlama duvarında
Tanrıya yazılmış mektuplarım var
Zeytin Dağı’na gömülü
Ve sol cebimde
Sana adanmış uykusuz şiirler
Hasretinle örtülü
Mektuplar barışı
Şiirlerim seni istiyor
Sen farkında bile değilsin
Çünkü yüreğin taşlarla örtülü
Belki de bundandır
Barışa uzanan ellerin kırıklığı
Seni isteyen bu adamın yılgınlığı
Çünkü
Umut bu şehirde artık marketlerin adı
Hayal kahvelerin
Sevda pastanelerin
Arzu sinemaların
Vefa nasılsa eskimiş unutulmuş bir semtin adı
Bu yangın yürekler neylesin artık aşkı
Biz ki
Ayrı dünyanın insanlarıydık
Aynı Tanrının çocukları
Niye adresini bulamadı adımlarımız
Niye kabul olmadı dualarımız
Anlayamadık
Yaşlı bir ağacın gölgesinde
Gözü yaşlı bir adamım artık
Öyle ya
Yeryüzünde
Ölümsüz aşklara
Yas tutacak
Bir ikimiz kaldık
Ve işte bu ikimizin en hazin hikayesi
Yüreğimin tam ortasında duruyor şimdi
Son duası okunmuş
Bir aşkın cenazesi
Yazar : Ahmet Selçuk İlkan