Kraliyetlerde kız çocuk sorunu (Satürn Aslan’da örneği)
Yüzyıllardan beri monarşiyle yönetilen Japonya, İspanya, Monako, Norveç gibi ülkelerde tahta çıkacak erkek çocuk bulunamıyor. Kızların da tahta çıkmasına izin veren yasalar hazırlanırken ilk kriz Japonya’da patladı. İmparator’un kuzeni “Kadından İmparator mu olur?” diye isyan çıkardı
Dünyadaki tüm ülkelerin tarihinde başrollerde hep Kral Arthur, Kanuni gibi güçlü krallar ya da imparatorlar oldu. Savaşları onlar kazandı, uygarlıkları onlar kurdu. Erkek egemen tarih sahnesinde kadınlara da ya bizans oyunlarıyla kendi oğullarını başa geçirmek için elinden geleni yapan Hürrem Sultanlar, ya da saraylarında beyaz atlı prenslerini bekleyen mutsuz prenses rolü biçildi. Ancak roller kısa zamanda değişecek gibi görünüyor. Kraliyet ailelerinde son yıllarda “kız çocuk” patlaması yaşanınca “tahta kim çıkacak” tartışması başladı. Japonya ve İspanya anayasalarını değiştirerek kızlara taht hakkı vermeye hazırlanırken ilk isyan Japonya’da patlak verdi.
2665 yıllık gelenek bozulmasın
İmparator Akihito’nun ardından tahta geçecek olan Prens Naruhito’nun tek çocuğu 4 yaşındaki prenses Aiko… Yani 1965’ten beri kraliyette erkek çocuk doğmadığı için Naruhito’nun ardından tahta geçecek veliaht yok. Hükümet, bir yasa ile Aiko’nun imparatoriçe olmasının önünü açmak istiyor. Ancak buna tepki yine kraliyet ailesinden geldi. İmparator’un kuzeni ve tahtın 5’inci varisi Prens Tomohito, “Kadından imparator mu olur! 2 bin 665 yıllık gelenek değişir mi?” diye isyan başlattı. Tomohito, ilginç bir çözüm önerisi de getirdi. 59 yaşındaki Prens, ikinci Dünya Savaşı’nda çıkarılan bir yasayla unvanları ellerinden alınan 11 asil aileye unvanlarının geri verilmesini, Prens Naruhito’nun da bu ailelerden erkek çocuk evlat edinmesini istedi. Tomohito, “Yüzlerce yıldır ‘Güneşin Oğlu’ olarak anılan imparatorların unvanının da ‘Güneşin Kızı’ haline gelmesi engellensin” dedi.
Danimarka
Veliaht doğdu kriz son anda önlendi
Tahta “kadın varis” tartışmalarının alevlendiği dönemde Prens Frederick ile Avustralyalı Prenses Mary’nin Christian adı verilen veliaht prense kavuşmasıyla Danimarka krizi şimdilik atlattı. Ancak hükümet gelecekteki olası karışıklıkları engellemek için anayasasını değiştirmeye hazırlanıyor.
Norveç
Minik prenses Ingrid tahta hazırlanıyor
1971’e kadar Norveç tahtına yalnızca erkekler oturabiliyordu. Bu tarihte kadınlara da tahta geçme hakkı verildi. Ancak yine de öncelik kendilerinden küçük bile olsa erkek kardeşlerindeydi. 1990’da bu yasa da değişti. Veliaht Prens Haakon Prenses Matte-Marit’in kızları Prenses Ingrid babasından sonra Norveç tacını devralacak.
İspanya
Anayasa değişecek
Veliaht Prens Felipe ile Prenses Letizia Ortiz’in geçtiğimiz günlerde dünyaya gelen kızları Leonor ülkede yeni bir kriz yarattı. Kadın-erkek eşitliğinin savunucularından Sosyalist Başbakan Zapatero, İspanya’ya “Tahtın varisi kardeşinden küçük de olsa erkektir” ifadesini içeren anayasayı değiştirerek Prenses Leonor’a taht hakkı sözünü verdi.
Monako
45’lik bekar prens
500 yıldır Monako’yu yöneten Grimaldi ailesi Albert’in (45) bir türlü evlenmemesi nedeniyle varis krizini yaşadı. Prensliğin Fransa’ya geçmesini önlemek için Albert’in ablası Caroline’a taht hakkı verildi.
6 11 2005, Habertürk
GÜNEŞ TUTULMASI VE DEPREM KORKUTTU! 29 MART 2006 ÜRKÜTÜYOR
Bir sonraki güneş tutulması
Pakistan?da yaşanan depremin, Güneş tutulmasından 5 gün sonra meydana gelmesi, birçok kesimin ?Güneş tutulması-deprem? ilişkisini tartışmasına neden oldu. TEMPO dergisinin bugün piyasaya çıkan sayısında yeralan bir araştırmaya göre, özellikle ülkemiz bu konuda çok hassas, çünkü 1999 depreminden 9 gün önce de Güneş tutulması yaşanmıştı ve Türkiye?de 29 Mart 2006?da da Güneş tutulacak…
Bu tutulma Türkiye’nin; Akdeniz, İç Anadolu ve Karadeniz bölgelerinde yer alan 13 ilde tam, dışında kalan bölgelerde ise parçalı halde izlenebilecek.
Hatırlanacağı üzere, 8 Ekim Pazar günü Pakistan?da meydana gelen ve binlerce insanın ölmesine neden olan 7.6 şiddetindeki deprem, 3 Ekim Pazartesi günü meydana gelen Güneş tutulmasının akabinde meydana gelmişti. Yani Güneş tutulmasından 5 gün sonra. Elbette yaşanan bu doğa olaylarından sonra birçok kesim, ?Güneş tutulmaları depremi tetikliyor mu” sorusunu tartışmaya başladı. Çünkü bu, ilk örnek değildi. Tempo dergisi bu tartışmaya ayna tutabilmek amacıyla bilim adamlarına sordu.
Prof. Dr. Ahmet Ercan, Güneş tutulmalarının depremler üzerindeki etkisinin ciddi olarak tartışma konusu haline geldiğini belirterek: ?10 Temmuz 1894 İstanbul depreminden 11 gün önce, 1999 depreminden 9 gün önce ve en son 8 Ekim 2005?te Pakistan?daki depremden 5 gün önce Güneş tutulmaları meydana geldi. Bu tür örnekleri arttırmak mümkün. Azerbaycanlı bilim adamlarının çalışmalarına göre, Güneş tutulmasının tam olarak izlenebildiği kuşak boyunca depremlerin olduğunu belirlenmiş. Güneş tutulmalarını izleyen günlerde Dünya üzerindeki deprem sayılarında da artış var. Sonuçta, uzay deprem yaratmıyor, depremi oluşturan yerin içindeki olaylar ama uzayla etkileşim bunu tetikleyebiliyor” dedi.
İTÜ Öğretim Üyesi Berk Üstündağ ise Türkiye?deki sığ depremlerle, Güneş tutulmaları arasında ilişkiler olduğunu ama tüm depremlerde bu ilişkinin kurulamadığını belirtti. Üstündağ, ?Hiç ilişkisi yok da denemez. Normal gelgit etkisiyle bile kıtalar hareket ediyor. Hal böyleyken, yerküreyi bu kadar güçlü bir kuvvet altında bırakan olayı, gölge oyunu olarak yansıtmak toplumu yanıltmak olur” dedi. Üstündağ, ?Ancak bu, her Güneş tutulması sonrası deprem olacağı anlamına gelmiyor” görüşünü savunuyor.
BÜ Kandilli Rasathanesi Sismoloji Laboratuvar Şefi Jeofizik Mühendisi Dr. Doğan Kalafat, 1999 depreminden sonra inceledikleri 20?ye yakın büyük deprem ve Güneş tutulması arasında ciddi anlamda korelasyon göremediklerini belirterek, ?Bu, tamamen karşı çıkmak da değil. Güneş tutulmaları, gelgitler aslında bardağı dolduran su kütlesini oluşturmuyor, aksine bardak tamamen ağzına kadar doluyken son damla atılmış kadar etkisi oluyor ve bardağı taşırıyor. Örneğin bardak doluysa, Güneş tutulması tetikleyici olabiliyor. Ve bu tartışmaların dışında önemli bir nokta daha var. 2003?te yaşanan, Bingöl ve Pülümür depremi dışında, o yıldan bu yana Türkiye?de büyüklüğü 6?nın üzeride bir deprem olmadı. Yani bu ne demek? Türkiye?de 6?nın üzerinde deprem riski bu yılın sonuna kadar yüksek. Çünkü istatistiksel olarak bakınca, ?Her 15 ayda bir bu ülkede 6’lık bir deprem olur? diyoruz, demek ki bunu artık bekliyoruz. Tesadüfen 6?lık bir deprem olmazsa, önümüzdeki yılın ilk ayında risk iyice artmış olacak” diye görüş belirtti.
Sabah Gazetesi-19 Ekim 2005
Mart paniği
29 Mart’taki güneş tutulması depremi tetikler mi? Şimdi herkesin kafasında bu soru. Bazı uzmanlara göre “olabilir”.
Bir söylenti “şehir efsanesi” gibi yayılıyor: “29 Mart’taki güneş tutulması depremi tetikleyecek…” Bu söylentiyi ciddiye alan birçok İstanbullu’nun “tatil planını” bu tarihe göre ayarlama eğilimine girdiği belirtiliyor.
Prof. Ercan: ilgisi olabilir
Tarih birçok büyük depremin öncesi ya da sonrasında güneş tutulması olduğunu gösteriyor. Peki uzmanlar ne diyor? Prof. Üşümezsoy “Bağlantı kurulabilir” derken Prof. Ercan da “Bence ilgisi olabilir” görüşünde.
Güneş tutulması deprem habercisi mi
3 Ekim’de güneş tutuldu. Ardından deprem Güney Asya’yı vurdu. Önceki gün de İzmir sallandı. Şimdi herkes aynı soruyu soruyor: Güneş tutulması depremi tetikler mi?.
Önceki gün İzmir’de yaşanan depremlerden sonra, İstanbul Kandilli Rasathanesi’ne en çok sorulan soruların başında “Güneş tutulması ve deprem arasındaki ilişki” geliyor. Özellikle 3 Ekim’de Pakistan, Hindistan ile Afganistan’ı vuran deprem felaketinden 5 gün önce gerçekleşen ve Türkiye’de de kısmen görülen güneş tutulması şüphesiz akıllara bu sorunun gelmesine yol açan başlıca neden… Türkiye, 17 Ağustos depreminden 6 gün önce, 11 Ağustos 1999’da yaşanan güneş tutulmasından sonra ikinci tam güneş tutulmasını 29 Mart’ta yaşayacak. 29 Mart 2006’daki tutulmanın, 11 Ağustos 1999’dan daha uzun sürecek olması pek çok kişinin aklına, “Yine deprem olur mu” sorusunu getiriyor ister istemez. Bu soruya en çok muhatap olan birimlerden biri de Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Astronomi Bölümü… 1973-2002
Arası döküm yapıldı
Kandilli Rasathanesi’nin web sitesinde 29 Mart 2006’da gerçekleşecek güneş tutulmasıyla ilgili olarak özel bir sayfa oluşturulduğunu belirten astronom Tamer Ataç, 1973-2002 yılları arasında tüm dünyada yaşanan depremlerin güneş tutulmasıyla ilişkisine dair bir döküm yaptıklarını belirterek şunları söyledi: “Ülkemizin ne kadar karmaşık bir deprem kuşağında olduğunu bilmeyen kalmadı. 1973-2002 yılları arasında bütün dünyada meydana gelen büyük depremlerin güneş tutulmalarıyla ilişkisinin istatistik dökümünü yaptık. Bu döküme göre 29 yılda 66 güneş tutulması gerçekleşmiş. Aynı dönemde dünyada meydana gelen büyük depremlere baktığımızda, güneş tutulmalarının yüzde 55’inde tutulmanın 6 gün öncesi ve sonrasını kapsayan günlerde büyük deprem olmadığı görüldü. Tutulmaların yüzde 45’indeyse büyük deprem görüldü. Bu depremlerin sayısı da 30 yıllık dönemde görülen bütün büyük depremlerin yüzde 1’i kadardı.”
Gerilim oluşuyor
Bazı uzmanlara göre, güneş tutulması fayları harekete geçirerek, deprem oluşumunu tetikliyor. Bu teoriye göre, güneş tutulmalarında atmosferde elektromanyetik enerji dalgalanmaları meydana geliyor. Enerji birikimine, Ay’ın çekim gücü nedeniyle tektonik tabakalar ve fay hatları üzerinde oluşan gerilim eklendiğinde deprem tetikleniyor. Rasathanenin araştırmasına göre, güneş tutulmalarının yüzde 45’inde büyük deprem görülüyor. Ancak yine de bu teoriye tamamen karşı çıkan ve güneş tutulmasıyla deprem arasında bir ilişki bulunmadığını ifade eden uzmanlar çoğunlukta.
Özlem YILMAZ – MERKEZ
Deprem uzmanları uyarıyor: Mart 2006 ya dikkat, Milliyet 18 Ekim 2005
Pakistan?da yaşanan depremin, Güneş tutulmasından 5 gün sonra meydana gelmesi, birçok kesimin ?Güneş tutulması-deprem? ilişkisini tartışmasına neden oldu. TEMPO dergisinin bugün piyasaya çıkan sayısında yeralan bir araştırmaya göre, özellikle ülkemiz bu konuda çok hassas, çünkü 1999 depreminden 9 gün önce de Güneş tutulması yaşanmıştı ve Türkiye?de 29 Mart 2006?da da Güneş tutulacak…
Bu tutulma Türkiye?nin; Akdeniz, İç Anadolu ve Karadeniz bölgelerinde yer alan 13 ilde tam, dışında kalan bölgelerde ise parçalı halde izlenebilecek.
Hatırlanacağı üzere, 8 Ekim Pazar günü Pakistan?da meydana gelen ve binlerce insanın ölmesine neden olan 7.6 şiddetindeki depremi 3 Ekim Pazartesi günü meydana gelen Güneş tutulmasının akabinde meydana gelmişti. Yani Güneş tutulmasından 5 gün sonra. Elbette yaşanan bu doğa olaylarından sonra birçok kesim, ?Güneş tutulmaları depremi tetikliyor mu? sorusunu tartışmaya başladı. Çünkü bu, ilk örnek değildi. Tempo dergisi bu tartışmaya ayna tutabilmek amacıyla bilim adamlarına sordu.
Prof.Dr.Ahmet Ercan, Güneş tutulmalarının depremler üzerindeki etkisinin ciddi olarak tartışma konusu haline geldiğini belirterek: ?10 Temmuz 1894 İstanbul depreminden 11 gün önce, 1999 depreminden 9 gün önce ve en son 8 Ekim 2005?te Pakistan?daki depremden 5 gün önce Güneş tutulmaları meydana geldi. Bu tür örnekleri arttırmak mümkün. Azerbaycanlı bilim adamlarının çalışmalarına göre, Güneş tutulmasının tam olarak izlenebildiği kuşak boyunca depremlerin olduğunu belirlenmiş. Güneş tutulmalarını izleyen günlerde Dünya üzerindeki deprem sayılarında da artış var. Sonuçta, uzay deprem yaratmıyor, depremi oluşturan yerin içindeki olaylar ama uzayla etkileşim bunu tetikleyebiliyor? dedi.
İTÜ Öğretim Üyesi Berk Üstündağ ise Türkiye?deki sığ depremlerde, Güneş tutulmaları arasında ilişkiler olduğunu ama tüm depremlerde bu ilişkinin kurulamadığını belirtti. Üstündağ, ?Hiç ilişki yok da denemez. Normal gelgit etkisiyle bile kıtalar hareket ediyor. Hal böyleyken, yerküreyi bu kadar güçlü bir kuvvet altında bırakan olayı, gölge oyunu olarak yansıtmak toplumu yanıltmak olur? dedi. Üstündağ, ?Ancak bu, her Güneş tutulması sonrası deprem olacağı anlamına gelmiyor? görüşünü savunuyor.
BÜ Kandilli Rasathanesi Sismoloji Laboratuar Şefi Jeofizik Mühendisi Dr. Doğan Kalafat, 1999 depreminden sonra inceledikleri 20?ye yakın büyük deprem ve Güneş tutulması arasında ciddi anlamda korelasyon göremediklerini belirterek, ?Bu, tamamen karşı çıkmak da değil. Güneş tutulmaları, gelgitler aslında bardağı dolduran su kütlesini oluşturmuyor, aksine bardak tamamen ağzına kadar doluyken son damla atılmış kadar etkisi oluyor ve bardağı taşırıyor. Örneğin bardak doluysa, Güneş tutulması tetikleyici olabiliyor. Ve bu tartışmaların dışında önemli bir nokta daha var. 2003?te yaşanan Bingöl ve Pülümür depremi dışında, o yıldan bu yana Türkiye?de büyüklüğü 6?nın üzerinde bir deprem olmadı. Yani bu ne demek? Türkiye?de 6?nın üzerinde deprem riski bu yılın sonuna kadar yüksek. Çünkü istatistiksel olarak bakınca, ?Her 15 ayda bir bu ülkede 6?lık bir deprem olur? diyoruz, demek ki bunu artık bekliyoruz. Tesadüfen 6?lık bir deprem olmazsa, önümüzdeki yılın ilk ayında risk iyice artmış olacak? diye görüş belirtti.
* * * * * * * * * * * * * *
AYA BURCA GÖRE HASAT
?…..Vehbi Ersöz Ay?ın konumuna göre tohumu ekip, ürünün türüne göre ait olduğu burç geldiğinde sulayıp topluyor. Örneğin kornişon salatalığın asla Ay?ın yenisinde ekilmemesi lazım. Salatalık meyvesi alınan bir bitki olduğundan daha iyi verim alabilmek için Aslan, Yay burçlarında iken ekim ve sulama yapılır. Böylece sebzelerin rengi canlı, kokusu keskin ve lezzetli olur. …?
Yukarıdaki alıntı 09/09/2004 tarihli Radikal Gazetesi?nin ?Şehirden İndim Köye? adlı haberinden alınmıştır. Haberde, ekolojik tarım yapan çiftliklerle ilgili olarak Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği?nce oluşturulanTa-Tu-Ta Projesi?nden bahsedilmektedir. Haberin yazarı Bengi Tüzün, Afyon Başmakçı?daki Sultan ve Vehbi Ersöz?e ait olan çiftliğe gitmiş ve izlenimlerini bu yazıda aktarmıştır.
* * * * * * * * * * * * * *
DOĞUM AYINIZ HASTALIĞINIZI ELE VERİYOR
Burcunuz artık sağlığınızı da etkiliyor. Bilim adamlarının iddiasına göre; doğduğunuz ay ileride sağlığınızı bozabilecek hastalıklara işaret ediyor. Yapılan araştırmalar bazı hastalıkların belirli aylarda doğanlarda daha sık görüldüğünü ortaya koyuyor.
Bilim adamlarının yeni iddiasına göre; bazı aylarda doğan kişilerde sıklıkla aynı hastalıklar ve davranış bozuklukları görülüyor. Bu sağlık sorunlarının başında; astım, epilepsi, şizofreni, MS, kan kanseri ve diyabet ( şeker ) gibi hastalıklar geliyor. Örneğin, şizofreni daha çok Ocak, Şubat ve Mart ayında doğan kişilerde görülüyor. Uzmanlar yine de, elde edilen bulgularla sadece genellemelere varılabileceğini, bunların kesinlik taşımadığını vurguluyorlar. Peki doğduğunuz ayın ya da mevsimin hastalıklarınızla ne gibi bir bağlantısı olabilir? Uzmanlar bu sorunun yanıtında çevresel faktörlere dikkat çekiyorlar. Örneğin; grip gibi mevsimler virüsler yılın belli dönemlerinde görülüyor ve bulaşıcı özelikleriyle yayılıyorlar. Bu nedenle, bu aylarda doğan bebeklerde solunum yollarını ilgilendiren belli başlı bazı hastalıklara daha sık rastlanabiliyor.
ANNE ADAYI DİKKAT ETMELİ
Uzmanlar şizofreni gibi nörolojik hastalıkların, hamileliğin ikinci üç aylık periyodunda embriyonun nörolojik gelişimi başladığında kapılan bir virüsten kaynaklanabildiğini açıklıyor. Ya da bebek kış mevsiminde doğarsa, güneş ışığını yeterli alamaması sonucu D vitamini eksikliği görülebiliyor. Tüm bu etkenler yeni doğan bebeğin gelecekte yaşayacağı hastalıklara adeta yön veriyor. Uzmanlara göre; anne adayları düzenli beslenerek, egzersiz yaparak, yeteri kadar dinlenerek ve hijyene özen göstererek, doğacak bebeklerini mevsimsel hastalıklardan koruyabilirler.
ARAŞTIRMALAR SÜRÜYOR
Pek çok bilim adamı doğum ayı ile ileri yıllarda karşılaşılan hastalıkların ilişkisini araştırıyor. Southwest Missouri State Üniversitesi doktorlarından Steven C. Capps ? Kendinize gereken özeni gösterir ve yeterli önlem alırsanız, hastalıklara karşı savunmasız kalmamış olursunuz ? diyor. Capps, doğum tarihine göre hastalıklar hakkında bir şey söylemek için, bu konu üzerinde daha fazla araştırma yapılması gerektiğini savunuyor.
KESİN DEĞİL
Capps?in ekibinin yaptığı araştırmaya göre Nisan ve Temmuz ayları arasında doğanlarda öğrenme bozuklukları yüzde 8 oranında daha fazla görülüyor. Diğer bilim adamları gibi Capps da Ocak ve Mart ayları arasında doğanlarda şizofrenin daha sık görüldüğünü savunuyor. Bethes?da bulunan Stanley Tıp Araştırmaları Merkezi psikiyatristlerinden Doktor Fuler Torrey. ? Tüm hastalıklara oranla şizofreni için elimizde olan kanıtlar çok daha güçlü. Yine de bu tüm Ocak ve Mart ayları arasında doğanların şizofreni hastası olacağı ya da diğer aylarda doğanlarda şizofrenin görülmeyeceği anlamına gelmiyor ? diyor.
HANGİ AYDA HANGİ HASTALIK?
OCAK Alzheimer, Şizofreni
ŞUBAT Alzheimer, Şizofreni, Epilepsi
MART Alzheimer, Şizofreni, Epilepsi, Otizm, Hoçkin ( lenf kanseri ), MS
NİSAN MS, Epilepsi, Parkinson, Öğrenme güçlüğü, Kan kanseri
MAYIS MS, Parkinson, Öğrenme güçlüğü
HAZİRAN Anoreksia ( İştah kaybı, yemek yiyememe ), Diyabet ( şeker hastalığı ), MS, Parkinson
TEMMUZ Diyabet, Öğrenme güçlüğü
AĞUSTOS Diyabet, otizm
EYLÜL Hiperaktivite, Astım
EKİM Astım, egzema
KASIM Astım, Egzema, Solunum yolları hastalıkları
ARALIK Solunum yolları hastalıkları
7 Şubat 2004 ?SABAH?la GÜNAYDIN? ekinden alıntıdır.
* * * * * * * * * * * * * *
EN TEHLİKELİ ŞOFÖRLER İKİZLER BURCU
HÜRRİYET, 11.02.2002
Avustralya’da yapılan bir araştırmaya göre, trafikte kaza yapmaya en eğilimli şoförler İkizler burcundan. Bu burcu,Boğa ve Balık izliyor.
Mali hizmetler grubu Suncorp Metway Ltd. şirketinin yaptığı, trafik kazalarında yıldız burcunun etkisiyle ilgili araştırmanın sonuçlarına göre, trafikte en tehlikeli şoför İkizler burcu.
Suncorp şirketinin bireysel sigorta müdürü Warren Duke, ”Hareketliliği, çabuk sıkılması ve işlerin yavaş gitmesine kızmasıyla bilinen İkizler burcu şoförlerinin, diğer yıldız burçlarına göre trafikte en çok kaza yapanların başında geldiğini” söyledi.
Duke, Balık burcu insanlarının, riske girebildiklerine ve gözü pekolduklarına, Boğa burcu insanlarının inatçılığına ve kararlılığına dikkat çekerek, Oğlak burcu şoförlerinin, sabırlı ve dikkatliliği yüzünden direksiyon başındaki en güvenilir kişiler olduğunu öne sürdü.
Araştırmanın, son 3 yılda meydana gelen 160 bin trafik kazasıyla ilgili sigorta taleplerine dayanılarak yapıldığı bildirildi.
* * * * * * * * * * * * * *
AVRUPALILARIN ÇOĞU ASTROLOJİYİ BİR BİLİM OLARAK GÖRÜYOR
11 mart 2002 tarihinde Pluto- Key to the Expansion of Consciousness’ın yazarı profesyonel astrolog ve Helsinki?de köşe yazarı olan Ula Palomaki?den alınan bir habere göre:
Avrupalıların %52?si astrolojiyi bilim olarak kabul ediyormuş (karşı olanlar %38).16.000?den fazla kişiyle görüşülmüş. Bunlardan astrolojiye 1-5 arasında puan vermeleri istenmiş. (5=çok bilimsel, 1=hiç bilimsel değil) Astroloji hakkında kuşkuculuğa en fazla Doğu Almanya?da, Italya?da (2.63/5), ve İngiltere?de (2.70/5) rastlanmış.
Astrolojiyle ilgili bir açıklamanın ardından, erkekler astrolojinin bilimsel temelini 5 üzerinden 2.91 ve kadınlar da 3.08 olarak puanlamışlar.
THE TELEGRAPH GAZETESİ
KALKÜTTA, HİNDİSTAN
10 AĞUSTOS 2004, SALI
Kalküta?daki komünist hükümet bugün, astrolojinin üniversitelerde ders olarak okutulmasına karşı çıktı. Eğitim Bakanı Kanti Bishaw ?eğer astolojinin başlatılması için girişimlerde bulunulacak olursa, şiddetle karşı çıkacağız? dedi. Biswas Kurul?da Bengal?i temsil ediyor.
Dersin ilk kez üniversitelere girişi BJP hükümetinin iktidarda olduğu dönemde başladı.
Yüce Divan, kanunda Üniversite Burs Komisyonu?nun astrolojiyi üniversitelerde başlatmasını engelleyecek hiçbirşey kanun bulunmadığına karar verdi.
* * * * * * * * * * * * * *
THE DAILY TELEGRAPH GAZETESİ
HİNDİSTAN, 2 AĞUSTOS 2003
Daily Telegraph?ın 2 Ağustos 2003 tarihli haberine göre Yeni Delhi?de astrologlar ve sismologlar deprem ve doğal afetleri önceden saptama konusunda işbirliği yapıyorlar. Ülkenin İnsan Kaynakları ve Gelişme Bakanı Murli Manohar Joshi bu projeyi destekliyor. Tanınmış bir fizikçi olan Bakan: ?gelişmiş bilgisayarlara sahip olan bilim adamları zaman zaman önemli depremleri atlayabiliyorlar, ama astrologlar bazen kabaca bazen de kesinlikle bu depremleri öngörme yöntemlerine sahipler.? Astrolojinin üniversite programına alınması için çalışan Bakanın bu tavrı bazı rasyonalistlerce eleştiriliyor.
İkinci haber Litvanya?dan ve Mart 2003 tarihli. Habere göre bu ülkenin yeni devlet başkanı Rolandas Paksas kendisine bir astrolog atamıştı ve bu nedenle Katolik Kilisesi tarafından suçlanmıştı. Bu olayın çalkantıları hala devam ediyor.
* * * * * * * * * * * * * *
HİNTLİ BİLİM ADAMLARI DEPREMİ DÖRT GÜN ÖNCE BİLDİ
SABAH, 30.12.2004 – 07:02
Hintli bilim adamları 22 Aralık’ta hazırladığı raporla, depremin tarihini ve yerini yakın bir tahminle bildi. Gezegenlere bakarak tahmin yapan Hintli ekip, sürede 28 dakika, deprem merkezinde de 157 kilometre yanıldı.
Hindistan’daki Madras Üniversitesi jeoloji bölümü öğretim görevlileri, son 44 yılın en büyük felaketi olan depremi önceden bildi. Üniversiteye bağlı Venkatanathan Araştırma Okulu “Depremi öngörme” doktora programı çerçevesinde 22 Aralık günü, afetten dört gün önce bir raporla depremin tarihini ve yerini yakın bir tahminle haber verdi. 15 kişilik ekibin başkanı SK Tandam 26 Aralık saat 00.58’de 3.298 paralel, 95.779 boylamda gerçekleşen depremin 26 Aralık saat 00:30’da, 3.54 paralel, 97.17 boylamında tahmin ettiklerini söyledi.
GEZEGENLERİN YERİ BELİRLİYOR
Depremi önceden bilen Hintli uzmanlar zaman olarak sadece 28 dakika yanılırken, deprem merkezini 157 kilometrefarklı tahmin etti. Ekip başkanı Tandam, en fazla 7 şiddetinde bekledikleri depremin yıkımının bu kadar kuvvetli olacağını düşünmediklerini belirtti. Tahmini, ekibin geliştirdikleri yeni bir yönteme göre yaptıklarını söyleyen Hintli uzman; Güneş, Ay, iki ya da daha fazla gezegenin 180 derecelik açıdaki tek hatta sıralanmaları halinde dünyanın dönüşünün hızlandığını ve depremi tetiklediğini iddia etti.
* * * * * * * * * * * * * *
ASTROLOJİ ÜNİVERSİTEDE
Batı dünyasında 400 yıl sonra ilk astroloji üniversitesi Amerika?da kuruldu. Kepler Kolej isimli bu resmi üniversitede lisans ve lisansüstü düzeyinde eğitim uygulanıyor. Bilmeyenler için söyleyelim ki Kepler de bir astrologdu ve astrolojiye yeni bir takım katkılarda da bulunmuştu. Bu nedenle Batı?nın ilk astroloji üniversine onun adı verildi. İki yıldır eğitimini sürdüren üniversite sayesinde astroloji akademik dünyaya adım atmış oldu. Bunu 2002 güz döneminde İngilte?de Bath Spa Üniversitesindeki Kültürel Astronomi ve Astroloji Lisansüstü programı izledi. Sophia Projesi adı altında Southhampton Üniversitesinde bir astroloji araştırma grubu kuruldu. Bunun ardından Leicester ve Kent at Canterbury Üniversiteleri geldi. Yani yavaş yavaş astroloji Batı?daki üniversitelere yayılmaya başladı.
Türkiye?de de özellikle Kepler Koleji ile bağlantıyı hedefleyen bir eğitim ve sertifika programı başlıyor. Buna göre önce eğitim verilecek, sonra özellikle dört seviyelik eğitim programıyla uzmanlaşmış olan NCGR?ın (National Council for Geocosmic Research) sertifika sınavları verilerek Kepler Kolejinin lisansüstü programına girmek mümkün olacak. Dolayısıyla henüz Türkiye?de olmasa bile Amerika?da üniversite diploması almak mümkün olabilecek.
DİYANETTEN HUTBE: ASTROLOJİ VE FAL KARANLIK YÖNTEM
18 EYLÜL 2004, HÜRRİYET
İbrahim OKUMAMIŞ /ANTALYA (DHA)
Diyanet İşleri Başkanlığı, 26 Kasım?da camilerde okutulması için ?Sihir ve Büyünün Karanlık Dünyasından Uzak Durmak? başlıklı hutbe hazırlattı.
Hutbede büyücülük, falcılık, astroloji, kahinlik ve medyumluğun İslama aykırı olduğu, hayali ve karanlık yöntemler olduğu vurgulanarak şöyle denildi: ?Toplumda büyücülük, falcılık, astroloji, kahinlik ve medyumluk gibi İslamın onaylamadığı birtakım hayali ve karanlık yöntemlere talep artmaktadır. Maalesef bu talep, önemli bir pazar oluşturmakta ve bu pazar, bu tür karanlık işlerden çıkar sağlayanların işini kolaylaştırmaktadır. Halbuki İslam Dini, falcılık, kehanet, sihirbazlık, medyumluk ve benzeri faaliyetleri şiddetle yasaklamıştır.?
Aşağıdaki hutbe diyanet işleri başkanlığının web sitesinden alınmıştır.
Aşağıdaki hutbe diyanet işleri başkanlığının web sitesinden alınmıştır.
..: HUTBELER :..
19.11.2004 – SİHİR VE BÜYÜNÜN KARANLIK DÜNYASINDAN UZAK DURMAK
Muhterem Müslümanlar!
Peygamberlerin ortaya koyduğu aydınlık yolun ilkelerini özümseyemeyen ve bunu kendi çıkarları ve sahte konumları bakımından tehlikeli gören bir takım insanların öteden beri başvura geldikleri karanlık işlerden biri de sihir ve büyüdür.
Toplumda İslâmî konulardaki temel bilgi ve kültür azalmasına paralel olarak büyücülük, falcılık, astroloji, kahinlik ve medyumluk gibi İslam?ın onaylamadığı bir takım hayali ve karanlık yöntemlere talep artmaktadır. Maalesef bu talep, önemli bir pazar oluşturmakta ve bu pazar, bu tür karanlık işlerden çıkar sağlayanların işini kolaylaştırmaktadır. Halbuki İslam Dini; falcılık, kehanet, sihirbazlık, medyumluk ve benzeri faaliyetleri şiddetle yasaklamıştır. Kur?ân-ı Kerim?de şöyle buyrulmaktadır:
??fal oklarıyla kısmet aramanız size haram kılındı.?[1]
?Ey iman edenler! (Aklı örten) içki (ve benzeri şeyler), kumar, dikili taşlar ve fal okları ancak, şeytan işi birer pisliktir. Onlardan kaçının ki kurtuluşa eresiniz.?[2]
??düğümlere üfleyenlerin kötülüğünden, ?sabah aydınlığının Rabbine sığınırım.?[3]
Değerli Müminler!
Hz. Peygamber sihri en büyük günahlardan saymıştır.[4] Sihri ve sihirle meşgul olanları ve büyücülere başvuranları yeren pek çok Hadis-i şerif bulunmaktadır. Bu hadislerde büyücülere ve medyumlara başvuran kişilerin, Allah?ın yardımından mahrum kalarak başvurdukları yöntemlerle baş başa bırakılacakları anlatılmaktadır. Bu sebeple İslam bilginleri sihir, büyü, kehanet gibi uğraşları şiddetle reddetmişlerdir.
Muhterem Müslümanlar!
İslam?a göre her işin meşru fiziki ve maddi sebeplerine sarılmak gerekmektedir. Dolayısıyla sihir, kehanet, medyumluk ve benzeri uğraşlara itibar edilmez. Müslümanların bunlardan uzak durması ve bunlarla meşgul olanlara ilgi göstermemesi gerekir.
Sihirde: yalan, aldatma, kandırma, göz boyama, saf zihinleri bozma, Allah?tan başkasına bağlanma ve Allah?tan başkasının gaybı bilebileceğini sanma gibi hepsi de İslam?ın temel ilkeleriyle bağdaşmayan birçok olumsuzluk vardır. Bu itibarla sağlam inançlı bir Müslüman, bunlardan uzak durur, inancına gölge düşürebilecek şeylere itibar etmez ve bu karanlık işlerle uğraşanlara prim vermez. Çünkü bunlara itibar etmek , bir cahiliye adetidir.
Değerli Müminler!
Dinimizi doğru ve güzel bir şekilde öğrenmeye çalışmalı ve her işte üzerimize düşenleri yaptıktan sonra yalnızca Allah?a güvenmeli, O?na tevekkül etmeli, İslam?ın aydınlık yoluna ters düşen bütün karanlık faaliyetlerden uzak durmalıdır.
Dr. Ömer MENEKŞE
Din İşl. Yük. Krl. Uzmanı
_______________
[1] Maide (5): 3.
[2] Maide (5): 90
[3] Felak (113): 1,4
[4] Ebu Dâvud, Vesâya 10; Nesâi, Tahrim 3, (VII/ 89).
* * * * * * * * * * * * * *
Dikkat! Venüs’ün etkisindesiniz.. (11/06/2004-VATAN)
Selahattin Duman
Benimki hayal işte.. Olur ya! Türk Ceza Kanunu’nun maddeleri üzerine yapılan değişiklikler yürürlüğe girmeden önce kapıma bir heyet gelir..
“Bay Duman.. Yeni kanun yürürlüğe girmeden önce bir defaya mahsus istediğinizi yapabilirsiniz.. Ceza da görmezsiniz..” derler.. Takdiri bana bırakırlar..
İşte o zaman memlekette ne kadar astrolog varsa bir meydana toplatırım.. Yanı başlanna da Devlet Senfoni Orkestrası’nı ful kadro dikerim..
Onlara Gürer Aykal yönetiminde “Lingo lingo şişeleri..” çaldırırım..
(Ama türküyü kendi haline bırakmam.. Dinleyene zulüm olsun diye “kafası müziği modernleştirmeye..” takılı bir besteciye yeniden düzenletmek şartıyla..)
Astrologları da devamlı tekrarlanan bu müzik eşliğinde 48 saat aralıksız oynatırım..
“Aman yoruldum.. Dayanamıyorum..” deyip yere düşene “Uykum var..” diye kaytarmaya kalkana da mesleklerinden men cezası..
Hem içim soğumuş olur hem de memleket rahat nefes alır.. Niye gazaplandın, diye sormayın.. Evinize gazete giriyorsa şu son bir ayda yaptıkları bile yeter..
Hangi gazeteyi çevirsem bir “astrolog sallaması” karşıma çıkıyor..
Otur.. Salla!
Temsil.. Biri oturmuş “En zengin insanlar İkizlerden çıkıyor..” diye sallamış.. Oturup iyi niyetle okuyorsun.. Burçlara göre zengin diye bildiklerinin isimlerini saymışlar.. Tamamı artist taifesinden..
Balık burcunun en zenginleri Bruce Willis, George Harrison ve Elizabeth Taylor’muş mesela.. Elizabeth Taylor’un acından öleceğini bilmesem belki inanırdım.. Nerede sanayiciler, nerede Bill Gates gibi dünya devleri? Yok..
Çünkü astronomi sallamaya dayanır.. Dünya’nın gayri safi milli hasılasını hesaplayıp, burçlara bölmek, onun içine koyduğun insanların buna katkısını hesaplamak yok.. Sallaaaa!
Geçen yolda giderken arabanın radyosunu dinliyordum.. DJ kız, bir astrolog bulup çıkarmış mikrofona.. Kadın sallıyor.. “Astroloji artık bir bilimdir.. Bütün dünya bunu kabul etmiştir..” diyor..
Bilim nedir, sözcük olarak dahi karşılığı nedir, astroloji cadısının kafasında yok.. Cehaletin yıldızlara vurmasıdır bu..
Bilim yüzde yüz kesinliktir.. Yüzde yüz kesin olmayınca nazariye yani teori olarak kalır.. Doğruluğuna inansan bile “teorik” olduğu gerçeğini aklından çıkarmadan izinde yürürsün..
Astrolojiyi “bilim dalı” olarak ilân etmek, o kişinin bilime ne kadar uzak olduğunu göstermeye yeter..
O kadını alacaksın.. Benim meydanın orta yerine koyup, bilim havaları eşliğinde yirmi dört saat fazladan oynatacaksın..
Hiza meselesi..
Venüs gezegeni Güneş’in önünden geçti.. Bunların kısm-ı azamisi astrologluk gayretine geldi.. İlla ki bir şey söylemeleri lazım.. Gazeteler de kendi okurunun yüksek zekâsına güvendiğinden bu işe teşne..
Başladılar sallamaya..
Birbirlerinden habersiz salladıkları için senkron da tutturamıyorlar.. Birinin ak dediğine öbürü kara diyor..
Bir cenahın kehaneti “Güneş ile Venüs 122 yıl sonra aynı hizaya geldiklerinden..” diye başlıyor.. Bre sütlaç beyinli zırpolar! Senin baktığın açıdan 122 seneden beri ilk kez aynı hizaya geliyor..
Bunları bir düzlem üzerinde düşün.. İkisinin arasına bir doğru yani çizgi çek.. Görürsün ki evrende var olduklarından beri aynı hizadalar.. Haydi bundan da bir mânâ çıkar bakalım..
Devam ediyor:
“Dünya üzerinde olumsuz bir etki yarattı.. Özellikle aşk ve finans dünyasında..”
“Aşk..” üzerine kehanete diyeceğim yok da “finans” lafının işin içine katılması tehlikeli.. Ekonomide panik çıkarma eylemi.. Cezası kara kitapta var.. Ayrıca bizim uçan kuşun kanadından hile sezen “finansfobik” bir borsamız var..
Dua edin de bu haber birinci sayfada çıkmadı.. Yoksa o saat borsamız tepetaklak giderdi..
Demeye getiriyor ki bu saatten sonra âşıkların düzeni bozulacak.. “Sensiz yaşayamam..” diyen âşıklardan en az biri fikir değiştirip “Seni yaşatmam..” diye düşünmeye başlayacak..
Vahim!
Diğer taraftan Güneş-Venüs ilişkisinden tersine mânâ çıkaran astrologlar var.. Onlara göre Venüs’ün Güneş’in önünden geçtiği saatten itibaren, takvim tutun.. Tam bir ay süreyle cinsel arzularımız coşacak.. Zaptedilmez olacağız..
Aman dikkat edin..
On beş, yirmi yıl önceki bir polisiye olay aklıma geldi.. Ankara’da yetmişin üzerinde yaşı olan bir kadın dolmuşa binmiş.. Etlik hattında çalışan minibüsü de muavin kullanıyormuş..
Yaşı da olsa olsa on dokuz, yirmi..
Arabada başka kimse yok.. Hava da kararmış.. Direksiyondaki oğlanı Venüs dürtmüş.. Aracı hattan çıkarıp tenhalara sürmeye başlamış.. Yetmişlik müşteri “Oğlum nereye gidiyorsun?” diye sorunca da oğlan azgınlığın etkisi ile “Seni tenhaya ……ürüyorum teyze..” demiş..
Kadın “Aman oğlum.. Ben yetmişimi geçmiş bir kadınım.. Ne yapacaksın beni?” diye sızlanınca astrolojik azgınlığı tutan dolmuş muavini cevap vermiş:
“N’apalım teyze.. Gönül bu.. Ferman dinlemez..”
Kadıncağızın o gün başına gelenler konumuz değil. Bizim konumuz “Cinsel olarak azıtacağımız..” kehâneti üzerine.. Astrologların kastettiği de direkt olarak budur..
Eğer doğruysa yakında bu dolmuş muavininden beter olup, hayvanat bahçesini gezerken göz göze geldiğimiz maymuna bile tuhaf tuhaf bakacağız demektir.. Allah ıslah etsin bizi..
Bu arada.. Hazır Venüs’ün etkisindeyken elime bu astrologlardan birini düşürmesin.. O sebepten bunları “meydanda zorla oynatma” fikrinde ısrar ediyorum..
Astroloji Haberleri - Yorumlar
Yapılan Yorumlar
BENZER İÇERİKLERİlginizi çekebilecek diğer içerikler
Başak Burcu 31 Mayıs 2013
Aslan Burcu 31 Mayıs 2013
Yengeç Burcu 31 Mayıs 2013
İkizler Burcu 31 Mayıs 2013
SOSYAL MEDYADA BİZSitemizin sosyal medya hesapları
ÖNE ÇIKAN KATEGORİLER
FACEBOOK'TA BİZ
Hoşgeldiniz
kelebek.gen.tr – kelebek mirc - Tüm Hakları Saklıdır