Sen ne zaman gelsen, kalbimin kaleleri düşer benim.
Sözüm dara girer ama ellerim doyar tenine.
Seninle yaralara ilaç olur zaman.
Ne güzel kanarım sana ben?
Yokluğunda alnımı dayayıp bir cama, nefesimin izini seyrederim.
Üstüne adını yazmak isterim, çocukça gelir, vazgeçerim.
Yaşam ileriye doğru gitmese, geri dönüşlerle kalbimi yanıltmak isterim.
Hayat akıp gider, önünde dursam çiğner geçer.
Her şey yerli yerindeyken, benim de ömrüm sürer.
Senin gönül haritanda göçebedir benim aşkım.
O yüzden ne tarihe geçeriz, ne tanık gösteriliriz.
Hercai bir rüzgar gibi, an olur, ben de yüreğimin acılarını devşiririm.
O yüzden, ne birlikte anılabilir adımız,
ne aklımızdan silinir anılarımız.
Bazı insanların yoklukları fark edilir.
Ben de senin yüreğinde yokluğu fark edilecek kadar kaldım.
Ben senin gizli düşlerinden yola çıkıp, hayatının ortasına demir atmış bir kadınım.
Kopmaz kökler salıyor, evrene karışıyor zerrelerim.
Hiç kimse duymasa da, hiç görmesek de birbirimizi;
ben senin bir şeyinim, adını bilemediğim.
Ucuz bir otelin rahatsız yatağında tek başına kaldığında,
rakını yudumlarken deniz kenarında
ya da sadece sıkıldığın bir anda,
istemesen de aklına düşerim.
Gözlerime miras kalmıştır bakışların, duraksız bir yolda bekleyen yolcu gibiyim.
Sen ne zaman çıkıp gelirsen, yüreğimi ellerine koyar, hasreti parçalayarak sevişirim.
Yastığımın altında biriktiririm sesini, kalbim bir çarpar bir durur yokluğunla.
Neden başkalarını sevemediğimizi düşünürüm,
bütün yokluğuna karşın aşkımızın?
Sen ne zaman gelsen,
kalbimin kaleleri düşer benim.
Sözüm dara girer ama ellerim doyar tenine.
Seninle yaralara ilaç olur zaman.
Ne güzel kanarım sana ben?