Herkesin, hiç kimseye benzemeyeni gibi sevmiştim. Gözlerimden dökülen yaş, dudaklarına bulaştığında sevmiştim.
Ekmeği tuza banıp yer gibi değil, tuzsuz da olsa benim ekmeğim, der gibiydi sevmelerim. Yitişine inat sevmiştim seni, Allah’a ısmarlamadan gidişine inat sevmiştim… Varlığın gibi, yokluğunu da sevmiştim. İçime bulaşan umudu, hangi yola bakacağını bilmeyen gözlerimle beklemeyi sevmiştim…
avuçiçi kadar yüreğime sığdırarak sevmiştim… Kulağımda sesini duyduğum o an, yüzüme tebessüm olup aktığın o an sevmiştim. Bana kalacağını beklemeden, benimle bir hayatın varolacağını düşünmeden, hesaplar-kitaplar beklentilerle değil…
Öylesine değildi seni sevmem,
ben seni yüreğimle sevmiştim…
Ay’ın Güneş’e sevdası gibi sevmiştim, kavuşmayı hâyâl bile etmeden… Seninle yaşanacak an’ları, geniş zamana yayarak sevmiştim…
Beklerken, düşlerken, umutlanırken hepsinin adını sana çevirip de sevmiştim…
Öylesine değildi işte seni sevmem…
Ben seni ölümüne sevmiştim …