Kahkaha

Bayıldım

Cool

Kızgın

Mahcup

Öğretici

Şaşkın

Suskun

Tatlı

Üzgün

Süper

Şizofren bir aşka mektup

Ana Sayfa » Aşk ve Sevgi » Şizofren bir aşka mektup
Şizofren bir aşka mektup

Nasıl da hoyrattın bana karşı… Kalbinde değil miydim gerçekten? Neydik biz söylesene? O yıllarda senin neyindim ben sevgili? Can yoldaşın mı? Yol arkadaşın mı? Dostun mu? Sevgilin mi? ..

Sonra bir gün geldi ve unutuldum. Ve bu sorular birer birer bıçak gibi saplandı yüreğime ve yüreğimde yanıtlarını buldu. Unutuluş hepsinin acımasız cevabı oldu. Sonrası dipsiz bir karanlık… Sonrası çaresiz bir çıldırış…

Hayata karışmamak için tek kalkanım, tek sığınağımdı aşkın. Tek silahımı yitirdim ve hayata teslim oldum. Aldı beni savurdu başka bedenlere, parçası olamadığım o kırık dökük öykülere…
Kırgınlık kimlik değiştirdi ve vazgeçiş oldu benim için.

Unutmanın en ağırı unutamadan unutmaktır. Seni sonsuza kadar kaybetmek kimlik değiştirdi ve unutmak oldu benim için. Seni unuttuğum yalanıyla hayatı kandırmaya çalışınca hayat hiç olmadığı kadar acımasız tokatlar indirdi yüzüme…

Sonrası dipsiz karanlık… Sonrası hatırlamaya bile dayanamadığım düş yıkımları… Sonrası kesif, karanlık ve rutubetli bir kuyu… Koskoca bir boşluk… Sonrası ‘yalnızlık’ kelimesine sığmayacak kadar derin bir yalnızlık…

Kaç zaman sonra bilmiyorum, bir gün geldi ve beni yeniden hatırladın. Yokluğumda kendine kurduğun hayat, beni yasak bir ilişki haline getirdi bu kez de…

Ve bu ilişki bir kez daha kimlik değiştirdi. Seni, bir başkasıyla birleştirdiğin hayatına uzaktan bakarak, kalbimi kıskançlığın lanetli hırsına teslim ederek, kısıtlı zamanlarda, gizli saklı buluşmalarda, o doyumsuz kaçamaklarda sevmeyi de öğrendim…

Hasretinin o tarifsiz kokusu burnumu sızlatırken yapayalnız uyumayı da öğrendim. Yağmurlu İstanbul gecelerinde o baştan ayağa sen olan evimde kaderimle kıyasıya yaşamayı da öğrendim, sevgili…
O zamansız unutuluşun ardından yeniden hatırlanmanın sevinci, seni paylaşmaya boyun eğmenin ve hep gizliliğin gölgesinde kalacak olmanın acısına büründü.

Uykunda soluğunun bir başka soluğa karıştığını bilerek geçirdiğim sayısız gecelerde, gururumu parça parça bölüp aşkıma kurban verdim. O tarifsiz ağrıyı uyuşturmak için ruhumdan, kimliğimden, kadınlık onurumdan vazgeçtim.

Her şeye rağmen direnebilmek için kendimden vazgeçtim. Geriye dönüş kapılarını sonsuza kadar kapatmış oldum böylece. Ruhumdan kendimi kovup, tüm hücrelerime sadece aşkını yerleştirdim. İşte o andan itibaren, sensizlik artık bensizlik oldu sevgili…

Sevgilim nereye gidiyorsun? Orada ne var? Benliğini kıstırdığın duvarların arkasında soğuk, uçsuz bucaksız bir yalnızlıktan başka ne var? Neden kaçıyorsun? Neden bu aşkı sonsuzluğa, özgürlüğe, daha önce hiç yaşamadığın sınırsızlığa bir kapı olarak görmüyorsun? Ben senden gitme ihtimalini hiçbir zaman çalmaya yeltenmedim ki… Sevgim seni tüketmek değil, çoğaltmak içindi…

Sevgim dünyanın yaşanılası bir yer olduğuna inanman, inanmamız içindi… Yüreğimizin çok derinlerinde yaşayan o iki masum çocuğun soluk alabilmesi için bir gökyüzüydü sevgim… Ben senin kanatlarını hiçbir zaman çalmadım ki…

Öyle çok reddedildim ki, öyle çok unutuldum ki senin tarafından, sensiz kalmak yüreğimi ezen tek korku artık. Öyle ki hayatım yalnız bir korku halinde ayakta duruyor şimdi… Korkumu gerçeğe büründürdüğün anda yıkılıp gideceğim. Her şeyi tükettim. Hayata tutunmak adına ne varsa her şeyi yaktım seni sevebilmek için…

Tüm sabrımı, kendime ve insanlara güvenimi, sevginin hayatın tek harcı olduğuna olan inancımı… Artık senden başkasına verecek enerjim, sevgim ve hayatla hesaplaşacak bir benliğim kalmadı. Geriye dönüp sığınacak bir kendim kalmadı…

Şimdi bana varlığımın sana acı vermediğini söylüyorsun. Gitmemi istiyorsun, sonra yeniden gelmemi… Ve sonra yeniden gitmemi… Beni sensizliğin o dipsiz çukuruna önce sarkıtıp, sonra yeniden gün ışığına çıkarıyorsun.

Sevgimi, yokluğumu hissettiğin yerde bulmak istiyorsun. Aşkımın benliğini ve hayatını ele geçirmesinden duyduğun o sebepsiz korkuyu yenmek için, bana seninleyken tekrarı olmayan bir şiiri hatırlatan zamanın, sana benimleyken gösterdiği monoton ve tüketici yüzünü yok etmek için oynadığın bir oyun bu belki de…

Beni deliliğin sürgünlerine yollayıp, sonra yeniden kalbine çağırıyorsun.
Korkuyu beklemenin telaşı korkunun kendisinden çok daha ürkütücü biliyor musun? İşte bu yüzden sensizliğin karanlık kuyusuna kendi ellerimle bırakıyorum kaderimi. Korkuyu beklemekten vazgeçiyorum, ama asla seni sevmekten değil, sevgili…

Sana veda etmeden kayboluşa karışmam da aslında sadece bunun için…
Madem varlığım acı vermiyor sana, madem ki ancak yokluğumda sevgimi hissedebiliyorsun, öyleyse yokluğumla kal sevgili… Madem ki yokluğumla daha mutlusun, o halde yokluk benim bu aşk için büründüğüm son kimlik olsun…

Şizofren bir aşka mektup - Yorumlar

YORUMLARINIZI PAYLAŞIN

 

Yapılan Yorumlar

BENZER İÇERİKLERİlginizi çekebilecek diğer içerikler

Aşkta 99 Öğüt

Aşkta 99 Öğüt 31 Mayıs 2013

Sevgi nedir

Sevgi nedir 31 Mayıs 2013

Aşk nedir?

Aşk nedir? 31 Mayıs 2013

SOSYAL MEDYADA BİZSitemizin sosyal medya hesapları

RASTGELE İÇERİKLER

Web Sohbet Güncellendi Çiller’in eski başdanışmanından flaş açıklamalar Aşklarını Dizi Setlerinde Seçtiler KÖMÜRÜ İLK BULAN KİŞİ AY KIRMIZI AYLAR KIRMIZI DÜNYA Göz kapağı ve konjonktiva hastalıkları

FACEBOOK'TA BİZ

Hoşgeldiniz

kelebek.gen.tr – kelebek mirc - Tüm Hakları Saklıdır